24 Eylül 2011 Cumartesi

Bir Zamanlar Anadolu'da: Bizim Hayatımız

Nuri Bilge Ceylan bu sene Cannes'da aday olduktan sonra gelen ilk eleştirilerde,ödülü alacağının sinyalini vermişti.En iyi film ödülünü alamasada Büyük Jüri Ödülü'nü almasını bildi.O zamanlarda filmin hakkının yendiğini,The Tree of Life'in Amerikan filmi olması ve jüri başkanının da Amerika'lı olması sebebiyle ödülü aldığı söylenmişti.Bugün itibariyle iki filmide izlemiş biri olarak söyleebilirim ki Bir Zamalar Anadolu'da kesinlikle The Tree of Life'dan daha iyi.

Açıkcası en uzun Nuri Bilge Ceylan filmi olunca tereddüt etmiştim acaba çok mu kasvetli olur diye.Ama nasıl başladı nasıl bitti hiç anlamadım.Filmin büyük çoğunluğunun gece saatlerinde geçmesi filmin etkileyiciliğini artırmış.Gece çekimleri çekmek zor iştir aslında.Işığı doğru ayarlamak gerekir.Bu filmde ben tek bir falso göremedim.Özellikle araba farlarının aydınlattığı tarlada, başakların rüzgarda ahenkle dans edişleri insanı büyülemeye yetiyor.

Konu olarak derinliğini sonlara doğru hissetiren filmlerden.Farklı hayatları anlatırken,bunların ortak noktalarını gösteriyor.Çıkarcılık,çekememezlik,üşengeçlik,pişmanlıklar hepsi var bu filmdeFilmdeki hiçbir karakter masum değil aslında.Herbiri kendi menfaatlerini düşünüyor.Sadece filmdeki karakterler bu doğrultuda eleştirilmiyor.Film tür olarak kara film olduğu için devlet, toplum eleştiriliyor.Ambulansın bozuk olması,ceset torbasının alınmaması,herkesin işi birbirine atması gibi bunlar çoğaltılabilir...Bunların yanında pekçok güldürten ince sahne var.Böylesine ciddi ilerleyen filmin içine,kara mizahı çok iyi yerleştirmiş senaristler.

Filmin beni en çok etkileyen özelliği Anadolu'nun hiç bu kadar sade ve doğal gösterilmemiş olması.Kendimi memleketimde geziniyormuşum gibi hissettim.Rüzgarın uğultusu,uçsuz bucaksız bozkır tarlalar,her durdukları yerde akan pınarlar ülkemi ne kadar çok sevdiğimi bir kere daha göstertti bana.

Sonlara doğru doktorun savcıya sorduğu hikayenin sonu kafamı karıştırdı aslında.Savcının hikayenin sonunu anlatmasından ve doktorunda olabilecek nedenleri söylemesinden sonra,savcı derin düşüncelere sürüklendi.Hatta bir ara unuttum acaba savcının kendi karısı olabilirmi diye düşündüm.Ama böyle olsaydı komiser bunu bilirdi.O yüzden şuan aklıma gelen tekşey savcının otopsi yapmadığı için vicdan azabı çekmesi.Ya da bunların hiçbiri değil.Yönetmen nedensiz yere de ölüm  olabileceğini söylemek istemiştir.Son sahnesindede otopside gerçeğin ortaya çıkmasıyla, otopsi yapanın doktora "geriye çekilin üzeriniz kirlenmesin" demesine rağmen iş işten geçmiştir.Doktorda kirlenmiştir artık ve filmde suçsuz karakter kalmamıştır.

Bir Zamanlar Anadolu'yu görselliği,oyuncuların başarısı,ve senaryosuyla bu yılın bana göre en iyi Türk filmi ilan ediyorum.Hatta bizi şuana kadar en iyi ifade eden film.Oscar aday adayı olarak da gönderilecek film  olacaktır.Oscar'a aday olabilirmi bilmiyorum ama aday olmaması içinde hiçbir sebep yok.


2 yorum:

  1. bence kesin savcının karısıydı o , suphesiz. muhabbet sadece doktor ve savcı arasındaydı. komiser katılmadı sohbete. katılsa bile savcı orada gecici gorev yapan bir memur, gecmisini insanlar bilmeyebilir.

    YanıtlaSil
  2. Dikkatle izlenirse savcının otopsi odasına gitmeden hemen önce bahsi geçen güzel kadının karısı olduğunu belirttiği görülebilir.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...