3 Eylül 2011 Cumartesi

Requiem for a Dream

Bu sene yaptığı Black Swan'la adını geniş kitlelere duyuran ve oscar adaylığı elde eden Darren Aronofsky'nin her ne kadar en iyi film dalında aday olan tek filmi Black Swan olsa da bana göre en iyisi Bir Rüya İçin Ağıt.Bütün filmlerini izleyen birisi Aronosfky'nin insan vücuduna olan takıntısını bilir.Başrollerde oyuncunun kendisi değil vücudu vardır.Bu film belkide Aronofsky'nin anlatmak istediklerinin en salt hali.4 kişinin hayatının en dibe vuruşunu anlatan bu filmde her bir karakterin bağımlılıkları gösteriliyor.

Daha ilk sahneden  oğlanın ve onun arkadaşının evden televizyonu satmak için alıp götürmesinden iyi birer evlat olmadıklarını anlıyoruz.Uyuşturucuyu daha iyi bir yaşama başlamak için bir araç olarak kullanıyolar.İyide sermaye yapıyolar başta ama ne oluyosa oğlanın arkadaşının sermayeyi polise kaptırmasıyla başlıyor ve bu noktadan sonra herşey kötüye gidiyor.

Bazen bu film aklıma geldikçe düşünürüm.Acaba orada sermayeyi kaptırmasalardı hespinin hayatı iyiye gidecekmiydi?Belki evet ama bu şekilde kazanılan paranın hayrını kim görmüşki onlar görsün.Hem onların hayatı iyiye gitseydi bile annesinin hayatı yine değişmeyecekti.Kocası yanında olmayan hayata tek tutunduğu varlık olan oğlunun , onun yanı başında olmasını isteyen  onun kendisini terketmesi gerçeğiyle nasıl baş edebilirki bir anne?Zaten o kırmızı elbisesinin içine girme isteği ve televizyona çıkmak istemesi,içinde bulunduğu yalnızlığı örtbas edebilmesinin en iyi yoluydu.Filmin son karesindede en büyük isteğinin oğlunun yanında olmak istemesinden anlıyoruz.En çok üzüldüğüm karakter kesinlikle anne oldu bu bağlamda.

Filmi izleyen herkes benim gibi bağımlılıklarını düşünmüştür sanıyorum.Filmde gösterilen uyuşturucu ,tv ,seks, para gibi bağımlıklar bende olmasada birçok kişide olan internet bağımlılığı mevcut.Filmde anlatılmak istenen asıl şeyde mutsuz giden hayatımızda mutsuzluğumuzu örtbas eden şeyler yani bağımlıklar.Ve bu bağımlıkların hazin sonu.En çok etkilendiğim sahnelerden biride son bölümde hepsinin cenin olarak gösterildiği  sahne.Hepsinin ne umutlarla hayata başladığı ancak hayatın onları nereye getirdiği gösteriliyor.

Aronofsky'nin oyunculara bağlı olarak dönüp duran kamerası bu filme tam uyum sağlamış.Film ana konu olarak dram olsada gerilim filmlerine taş çıkartan sahneleri mevcut.özellikle Ellen Burstyn'in evde kilitli buzdolabıyla yalnız kaldığı sahnelerde tırstığımı belirteyim.Bu filmdeki oyunculuğuyla gelmiş geçmiş en iyi oyunculuk performanslarından birine imza atmış.Filmin meşhur müziğinede değinmezsem eksik olur.Ana haber bültenlerinde dinlemekten midemiz bulansada,bugüne kadar yapılmış en iyi soundtracklardan biri olduğu şüphesiz.Hala ne zaman çalsa tüylerim diken diken olur.Hatta müzik, filmin önüne geçmişde diyebiliriz çok rahatlıkla.Gündelik hayatta hepimizin içinde bulunduğu durum olması,oyuncuların hepsinin müthiş oynaması,yönetmeninde müthiş kabiliyetiyle birleşince yapılabilecek en iyi dram filmlerinden birisine imza atılmış.Mutlaka izlenilmeli,hala izlenmemişse.

                       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...