22 Eylül 2011 Perşembe

The Tree of Life: 2001'in İzinden

Terrence Malick'in 6 yıl aradan sonra yaptığı ve ilk fragmanlarını gördüğüm andna itibaren görmek için can attığım filmini dün izleyebildim sonunda.Kariyerinde yönetmenlik olarak sadece 5 filmi olmasına rağmen, bu camiada kendisine çok iyi bir yer edindiğini söylesek yanlış olmaz.Bu 5 filmin içersinden belkide Hayat Ağacı'ndan önceki filmi The New World çok beğenilmedi diyebiliriz.Onun dışında tüm filmleri her zaman iddialı olmuştur.

Bir kere filme değinmeden önce şunları söyleyeyim.Bu film herkese hitap etmiyor.Oscar içinde yapılmadığı her halinden belli.Festival filmi diyebiliriz ya da benim çok kullanmaktan hoşlanmadığım bir tabir olarak"sanat filmi" kisvesi adı altında kategorilendirebiliriz.Zaten Cannes da aldığı ödülden Oscar için yapılmadığıda belli oluyordu.

Başlıkta "2001'in İzinden" diye yazmıştım.Burdada yanlış anlaşılmamak için netleştireyim.2001:Uzay Macerası filmini taklidi yada kopyası manasında değil işlediği konu ve görüntüler dolayısıyla iki filmin birbiriyle fazlasıyla örtüşdüğünü dile getirmek istedim.Malick bu filminde bir ailenin, ölen çocuğundan önceki ve sonraki yaşadığı hayattan bir kesit sunuyor.Bunu diğer kardeşinin gözünden anlatıyor(Sean Penn).Filmin ilk başında seçmemiz için iki yolumuz olduğunu söylüyor yönetmen.Ya doğayı ya da erdemi seçebilirmişiz."Doğayı seçenler hükmetmeyi severler,başkalarına da kendi istediklerini yapmaya çalıştırılar" diyor.Erdemi seçenler yaralanırlar,ezilirler ama hiçbir zaman sonları kötü olmazmış.Bu güzel sözler zaten filmin anlatmak istediğini oluşturuyor.Brad Pitt burada doğayı seçeni,çocuklarda erdemi temsil ediyor.Bu iki zıt kutpun çatışmasını işliyor film.İlk o sözlerin sarf edildiği bölümden sonra yoğun bir şekilde simgesel yöntemlerle yönetmen inancımızı sorguluyor.Uzaydan, evrenden,dünyadaki tektonik hareketlerden, denizlerden, pekçok görüntü gösteriliyor.Hatta bir bölümde dinozorlar bile gösteriliyor ki benim en beğendiğim bölümlerden birisi de orasıydı.Küçük olan dinozor büyükten korkup pısması,büyük olanında bunu görüp ayağıyla onun kafasını bastırması, sonrada geri çekmesi ileride göreceğimiz aile portresinin başka bir versiyonuydu.Brad Pitt'in katı,otoriter ama aynı zamanda çocuklarını seven baba rolüyle oradaki büyük dinozor neredeyse birebir örtüşüyordu.Yönetmeninde anlatmak istediği bu.Ta en başında dediği gibi ya doğayı ya erdemi seçeriz.Bunun başka bir yolu yok.

O aşık olunası görüntüler ve bizi başka diyarlara götürebilecek müzikler eşliğinde,ilk bölümünde filme kendimizi bırakmak en iyisi.Zira ilk bölümde filmin içine dahil olamayanlar ileriki bölümlerde ciddi zorluk yaşayabilirler.Benim filmle ilgili eleştirmek istediğim şey,ilk bölümünün muazzam,ikinci bölümünün biraz daha normal düzeylerde oluşuydu.Bana göre ikinci bölüm yani çocuğun gözünden izlediğimiz bölüm çok daha kısa olabilirdi.Yönetmen anlatmak istediklerinin çoğunu o mistik görüntüler eşliğinde ilk bölümde anlatmış.2. bölümde daha çok çocuğun hayal kırklıkları,içsel serzenişleri ve büyüklük halinin geçmişine olan özlemi anlatılıyor.Bu sebeplerden ötürü zaman zaman filmin ikinci yarısının içine girmekte zorlandım.Bundaki sebep filmin yavaş olması,ilgi çekici olmaması değil.O çocuğun yaşadıklarını,ancak eskiden yaşayabilenlerin anlaması, ve yönetmenin izleyiciyi bu olayı yaşamasada içeriye çekmek gibi bir isteğininin olmaması.Bu husus filmin izleyici üzerindeki etkisini ya artırıyo ya azaltıyor.Benim üzerimde birazcık azalttığını söyleyebilirim.

Malum Oscar sezonuna yavaş yavaş giriyoruz.Ekim-kasım aylarında diğer filmler çıktıkça daha net birşey söyleyebilirim ama şimdilik şunları söyleyeyim.Bu film en iyi film dalında Oscar alamaz.Film çok iyi ama en başındada dediğim gibi Oscar alacak kıstaslara uymuyor.Sadece adaylıkta kalacaktır.Ancak görüntü yönetmenliği konusunda Oscar'a çok yakın olduğunu söyleyebiliriz.Bu sene bundan daha iyisi olabilirmi bilmiyorum ama bu dalda Oscar'ı göğüsleyebilir.Zaten görüntü yönetmenliğinde bu işin pirlerinden olan Emmanuel Lubezki var.Kendisi bu dalda 4 kere Oscar'a aday oldu.En yakın adaylığı 2007 yılında Children of Men ileydi.Ki benim gördüğüm en iyi görüntü yönetmenliklerindne biriydi.Bunun dışında Terrence Malick'in de yönetmen dalında aday olma ihtimali var.Oyunculuklar konusunda ise en belirgin isim Jessica Chastin.Yani öyle bir muhteemlik yok ama Brad Pitt'den çok daha iyi gördüm ben.Ama yinede adaylık şansı çok zor.Eğer yardımcı kategoriden aday olabilirse belki ama bu sene işi gerçekten zor.Brad Pitt ise karakterinin tüm duygularını bize yansıtabiliyor ama ondaki sorunda mimiklerde.Film boyunca neredeyse hep aynı mimiklerle gezindi.Aday olma ihtimali bu bakımdan çok düşük.Sean Penn ise yok.Evet yanlış duymadınız film boyunca 10-15 dakika ancak görünebiliyor.Şimdilik benim tahminlerime ve gördüklerime göre teknik dallarda Oscar'da yarışır.Ancak adaylıkları ve alabileceği Oscar'ları Akademi üyelerinin filmi bağırlarına basıp basmamaları belirleyecektir.

                          

4 yorum:

  1. İncelemeyi bir solukta okudum, Bu film bir şiir gibi olmuş, her insan, nasıl bir insan olduğuyla alakalı olarak farklı bir tat almış filmden. Farklı bir mana çıkarmış. Film hakkında yapılan yorumlara bakarken keşfettim burayı. İyi ki varsın sayın blogger. Ellerine sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim nacizane yorumumu beğendiğiniz için.

    YanıtlaSil
  3. Amerika'da hiçbir sinemada gösterilmedi. Kısıtlı olarak 1 hafta girdi sanırım vizyona. Aday olması kriterlere göre olağan bir durum ama Akademi'nin tarzına göre bir film değil. Tam bir Tarkovsky havasında bir film. Tam Cannes filmi.

    İncelemen harika Kadir kardeşim, imzamı da atarım.

    YanıtlaSil
  4. Amerika'da gösterilmediğini hiç bilmiyodum.Box Office'de gişe yapmadığını biliyodum ama gösterime girmediğini yeni öğrendim.Çok teşekkür ediyorum yorumumu beğendiğin için.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...