26 Ağustos 2011 Cuma

Malena

Ahmet Muhip Dıranas'ın ünlü şiiri Fahriye Abla'yı birçoğumuz biliriz.Şiirde bütün mahalleyi kendine hayran bırakan bir kadından bahsedilir.Malena filmi bu şiirin sinemaya aktarılmış şekli desem çokta yanılmam zannediyorum.2. Dünya Savaşı sıralarında geçen filmimiz, savaşın çok farklı bir boyutunu,savaşa giden erlerin geride kalan eşlerinin yaşadığı sıkıntıları dile getiriyor.Bunları aktarırkende Tornatore filme yine küçük bir çocuk koymayı ihmal etmiyor.Ve onun gözüyle tüm bu olan biteni gösteriyor bizlere.

Malena, kocasının 2. Dünya Savaşı'nda ölüm haberi üzerine dul bir kadın olarak kalır.Standartların çok üzerinde bir güzelliği olduğu ve dul bir kadın olarak kalması üzerine, bütün kasaba tarafından adı hep birileriyle alınır.İftira üstüne iftira atılır,söylenen yalanlar başka yalanları doğura doğura kasabada sadece küçük çocuk Renato haricinde tüm kasabalı Malena'nın bir fahişe olduğuna inanır.İlk başlarda pazarda kötü mallar satılır Malena'ya daha sonra iş bulamaz,aç kalır ve o yola doğru sürüklenir.

Malena dış görünüş olarak herkesin ilgi odağı ve birçok erkeğin gözünde seks objesi olarak görünsede aslında kimse tarafından sevilmemektedir.Kadınlar ellerinden kocalarını alabileceği için,erkeklerde hiçbir zaman ona ulaşamayacaklarını bildikleri için sevmemektedirler.Bu olguyu bu filmdede gördükten sonra dul kalan kişilere bütün toplumlarda aynı gözle bakıldığına iyice kanaat getirdim.

2. Dünya Savaşı,bir kadının yaşadığı dramın yanı sıra bir çocuğunda yaşadığı ve ömrünün sonuna kadarda unutamadığı platonik aşkı da çok güzel yansıtmış.Çocuğun ilk başta Malena'ya aşıkken daha sonra onu sevip kollama isteği ve en sonunda ona ulaşamayacağını anlaması üzerine hayranlık duyuşunu göstererek, ergenlikten çıkıp olgunlaşmasınıda göstermiş oluyor.Hayatının bir bölümünde kendisinden yaşça büyük insanlara aşık olan her birey, çocuğun yaşadığı hissiyatı anlamakta çok zorluk çekmez.Her zaman dediğim gibi Tornatore sıradan, kasabadan dışarı çıkmamış insanları, tamamiyle çözmüş ve her filminde kendimizle özdeştirebileceğimiz karakterler koyarak filmlerini daha anlamlı kılıyor.Ennio Morricone'in yaptığı müzik ve filmin sanat yönetmenliği kusursuza yakın olmuş.Ve son olarak Monica Bellucci için söyleyebileceğim tek şey "kıymetlimiss".

                                        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...